İlk Cemreye 2 Hafta Kala
Şubat 6, 2010
Bugün uyandığımızda, çoktandır baharı bekleyenler olarak, “tamam” dedik “başlıyor işte renkler, cümbüşler”. Güneş öyle parlaktı ki, pencerenin oda tarafında durup masa başında çalışanların gözleri kamaştı.
Dışarıda güneşin ısıttığını hissedince iyice hareketlendik, kaç zamandır odalarda, pencere önlerinde mahsun mahsun bekleyen saksı kızlarını terasa çıkardık. Geçen bahardan beridir değişmeyen toprakları için en güzelinden keçi gübresi aldık bir çuval.
Sonra meyve-sebze bakıp almaya pazara indik; bir sap taze sarımsak, bir salkım anamur muzu, bir kucak lahana koyduk torbaya; tezgahçı teyzelerden amcalardan ısrarla poşet almadan.
Yalıya indik, evvelden beri sahilde şöyle bir koy boyunca yürümemiştik. Lodosçuluk yapa yapa, yani lodosla sahile vuran, dalgaların yumuşatıp şekil verdiği dal parçalarını toplaya toplaya ilerledik.
Sonra döndük. Masa başında kağıtlar, ipler bıraktığımız gibi.. Gökyüzü bulutlandı bir de, güneş gidince. E tabi, bilemedik daha ilk cemre bile düşmedi, 20 Şubat‘a iki hafta var; acelecilik etmişiz.
Şubat 6, 2010 at 5:51 pm
İrem,camın üstünde asılı olanlar nedir?Renk renk kağtlar mı üzerlerinde neeler var?Çok hoş duruyorlar
Şubat 8, 2010 at 10:29 pm
Pencerede bir baştan bir başa asılı olanlar…evet kağıtlar, renkli, üzerlerinde de yazılar. Aslında onların bir adı ve tarihi de var, belki önce bunu söylemek gerek.
Asıl adları “Lung-tas”,İngilizce’de “prayer flags” diye biliniyor. Tibet kültürüne ait simgesel/sprituel bir nesne. Orijinal hali daha büyükçe ve kumaştan. Tibet’de ya da Tibetlilerin yoğunluklu olduğu Hindistan’ın kuzeyinde bu bayraklardan yüzlercesi dışarıda iki ağaç arasında ya da yüksek direklerde asılıdır.
Bayraklar her zaman anlamları şöyle olan şu 5 renkte olurlar:
Mavi havayı, beyaz hayalgücünü, kırmızı ateşi, yeşil suyu, sarı toprağı temsil eder.
Hepsinin üzerinde sanksritçe yazılar vardır ve dışarıda rüzgarla dalgalandıklarında bu yazıların havaya, doğaya karıştığına inanılır.
Şimdilik bunları söylüyorum, bir fırsat bulunca “lung-tas”lar hakkında daha uzun ayrı bir yazı yazacağım.
İyiki sordun :)
Şubat 9, 2010 at 12:58 pm
“Lung-tas”lar ile ilgili yazıyı merakla bekliyorum. Bazı uzakdoğu filmlerinde, özellikle manastırlarda yüzlercesinin asılı olduğunu görüp ne anlama geldiklerini merak ediyordum.
Merakımın sonu yok:
Cilt yapımı kursu vermeyi düşündünüz mü? Tatillerinde yeni bir hobi edinmeyi tercih edecek kişi sayısı az olmasa gerek.
Ayrıca tercihleriniz, yaşam biçiminiz kendisini çıkmazda hisseden bir çok genç insana yol gösterebilecek türde, keşke bir kitapla (sinek sekiz mucizelerinin yanı sıra) bu geçişin ne gibi deneyimlerden sonra gerçekleşebildiğini ayrıntısıyla anlatsanız.
Sevgiler
Jale
Şubat 19, 2010 at 6:44 pm
jale hanimin onerilerini aynen destekliyorum! :)
filiz